Parıldayarak, bir kelebek havalandı.
Bir toz bulutu dünyanın etrafında dans ediyor.
Çok uzak olsa da, yine de gökyüzüne ulaşmayı arzuladı.
Göz ucuyla bakmak yıldızların kaymasını sağlamayacak.
Öyleyse onları nasıl yakalayalım,
Bu yerden?
Kaybolan lacivertin altında, eşitlik bir tuzak kuruyor.
Odamızda iğneler dökülüyor.
Gölge ve aydınlık birleşirken, entropi meyvesini veriyor.
Kısıtlı bir özgürlük altında “Nasıl yaşayacaksın?” diye
Sormak gibi duruyor!
Adım adım, azar azar,
Kavra ışığı!
Değişim korkutucu değil, evrimini tamamla!
Yukarı çıkacağız, kaç sefer olursa olsun,
Gökyüzü her zaman bekleyecek!
Bizler dünya denilen bu odada yürüyen gezginleriz.
Yalan yanlış bir ses, karasız bir kandırmaca.
Ama kaçma düşüncesi aklımızdan geçmiyor.
Anıları üst üste biriktirmek, belirginleşen oda sıcaklığı.
Elimi uzatacağım, yakala! Bu dünyada tek başına değilsin.
Beraber savaşacağız!
Gün be gün, bulduk,
Rahat ettiğimiz bir yerde, belli bir şeyi.
Bizi birbirimize bağlayan bağlar olduğu için!
Bahaneler yıkılmaya başladı.
Ve gerçek gücümüz açığa çıktı!
Bizler gitmemiz gereken gökyüzüne yaklaşıyoruz.
Nazikçe, kelebek çiçeğe sordu: “Şu anda bulunduğun yerden memnun musun?”
Gökyüzüne sırtını dönerek, güzelce alaycı bir tavırla gülümsedi.
Toprağı tekmeleyek, kelebeği takip edip,
Bizler şu anda havalanıyoruz!
Adım adım, azar azar,
Kavra ışığı!
Değişim korkutucu değil, evrimini tamamla!
Yukarı çıkacağız, kaç sefer olursa olsun,
Gökyüzü her zaman bekleyecek!
Tek başımıza açamayacağımız kapının önünde…
Seninle berabersem eğer, özgürlüğe ulaşabilirim!